Gazze’ye yönelik savaş devam ederken ABD Başkanı Biden’ın ateşkes teklifi gözleri buraya çevirdi. Hamas, Biden’ın bu teklifini olumlu karşıladı ancak Arap medyasına göre İsrail bunu kabul etmeyecek.
Kademeli olarak ateşkesin sağlanması, İsrail’in Gazze’den çekilmesi ve taraflar arasında esir takası ve Gazze’nin yeniden inşasına yönelik öneriler getiren teklif Arap gazetelerinde bazı çevrelerce de “tuzaklarla dolu” şeklinde yorumlandı. ABD’nin sekiz aydır devam eden savaşta İsrail’e koşulsuz devam eden desteği bu çevrelerin Biden’ın teklifine şüpheli yaklaşmasına neden oldu.
Geçtiğimiz günlerde İsrail’in Mısır ve Gazze arasındaki Selahaddin koridorunu kontrolü altına aldığını açıklaması ve Mısır’ın buna sessiz kalması, Arap basınında Mısır’a yönelik eleştirileri bir kez daha alevlendirdi. Yine İsrail-Mısır sınırında iki Mısırlı askerin çatışmada hayatını kaybetmesini Mısırlı makamların “bireysel eylem” olarak nitelendirmesi tepkilere neden oldu.
‘Mısır’ın sessizliği’
İsrail ordusu sözcüsü geçen Çarşamba günü yaptığı açıklamada, İsrail güçlerinin Mısır ile Gazze Şeridi’ni ayıran Selahaddin (Philadelphia) koridorunun kontrolünü ele geçirdiğini duyurdu. Bu da işgalci devletin Gazze’ye tüm geçişleri kontrol ettiği anlamına geliyor. Böylece Gazze Şeridi’nde yaşayan 2,5 milyon kişiye her türlü insani yardımı da engelleyebilir. İronik bir şekilde İsrail’in beklenen bu adımı, ABD donanmasının Gazze kıyılarında inşa ettiği geçici limanın sökülmesi ve Aşdod limanının getirilmesiyle aynı zamana denk geldi. Bu gelişmelere göre, Gazze’ye yönelik açlık politikasının uygulanmasına dair bir plan var ve bu ilgili tarafların onayı ve ABD’nin gözetiminde gerçekleştiriliyor.
Dikkat çeken bir diğer husus, İsrail ordu güçlerinin, 14 kilometre uzunluğundaki bu sınır çizgisini, diğer tarafta konuşlanan Mısır güçlerinin gözü önünde kontrol altına almasıydı. Hem de Mısır güçleri tek bir el ateş etmedi. Mısır tarafındaki bu resmi ve askeri sessizlik akıllarda birçok soru işareti yaratıyor.
İsrail güçlerinin Selahaddin koridorunu ele geçirmesi, Mısır’ın en büyük kozlarından biri olan Filistin meselesi kartını elinden alması anlamına geliyor.
İsrail, Filistin dosyası kartını elinden alarak ve Gazze ile olan sınırını kontrol ederek Filistin meselesinde Mısır’ı herhangi bir Arap ülkesi gibi güçsüz ve etkisiz bir devlet haline getirmiş oluyor. (Abdulbari Atvan / Rai Al Youm Gazetesi)
‘Mısır neden İsrail’e yanıt vermiyor?’
Geçtiğimiz günlerde işgal altındaki Filistin sınırındaki çatışmalarda iki Mısır askeri şehit oldu. Bu ne ilk ne de son olacak bir olay. Buradaki ikilem, ordunun ve Mısırlı yetkililerin öldürülen askerin kimliğini saklaması ve ordu sözcüsünün çok geç gelen açıklamasında onu “güvenlik unsurlarından biri” olarak tanımlamasıydı.
Türkiye, 2010 yılında İsrail’in Mavi Marmara gemisine saldırısından sonra dünyayı ayağa kaldırdı. İran ise siber saldırılara karşı, Körfez, Umman Denizi ve Hint Okyanusu’nda İsrail gemilerine yönelik operasyonlarla karşılık veriyor. Ve şu an kendini savaşın bir tarafı olarak tanıtıyor.
Mısır rejimi ve devleti, bu tarz gelişmeleri on yıllardır meşrulaştırıyor ve Mısırlı askerlerin öldürülmesine bir karşılık vermeden bunların bireysel olaylar olduğunu açıklıyor. Ve yine ‘1970’lerden bu yana stratejik bir kazanım olan barışı korumaya çalıştığını’ söylüyor.
Şu ana kadar şu soru hala geçerliliğini koruyor: Mısır, İsrail’in bu tasarruflarına karşı neden yanıt vermiyor? Mısır ve Ürdün Filistinliler’in yerlerinden edilmelerine karşı ne yaptı? Sınırlarına metrelerce uzaklıkta duranlar bombardımandan kaçmak ve sınırı geçmek isteyen Filistinliler olsaydı sessiz kalacaklar mıydı? Yoksa düşmanın onları bombalamalarına yardım mı edecekti? (Ömer Semir / El Arabi el Ceddi Gazetesi)
‘ABD’nin Gazze senaryosu’
Amerika’nın savaştan sonra Gazze’nin geleceğiyle ilgili açıkladığı senaryonun bir kısmı Filistin yönetiminin Gazze’ye geri dönüşü ile alakalıdır. Görünen o ki Washington, Gazze’deki durumu uzaktan kontrol ediyor. Bir yandan İsrail’in Refah’taki yayılmasını izliyor diğer taraftan da İsrail’in Gazze’deki hedeflerinin hepsini gerçekleştirmesi için yeşil ışık yakıyor. Maksat, Gazze’nin geleceğine dair senaryolar yazmak ve bunu Filistinlilere dikte etmek için uygun ortamı oluşturmak.
İsrail’in Hamas’a karşı yürüttüğü savaşta ana oyuncu ABD’dir. İsrail’e her türlü askeri imkânı sağlıyor ve İsrail’in savaşın kapsamını genişletme planını destekliyor. Sadece Gazze değil, bütün Filistin’le ilgili çözümü de elinde bulunduruyor. Biden yönetiminin, Gazze’de geçici bir yönetim konseyi görevi görecek ve içinde Filistinlilerin de yer aldığı bir Filistin konseyi oluşturmayı düşündüğü açık. Ortaya konan senaryolar arasında, Hamas’ın Gazze Şeridi’ndeki hakimiyetinin sona ermesinin ardından bir yol haritası hazırlama aşamasına geçiş sağlamak amacıyla, siyasi reform yoluyla konunun Filistin Yönetimi’ne devredilmesi de yer alıyor. Amerika’nın planı arasında yeni bir Filistin otoritesinin varlığı da yer alıyor. Ancak bu, söz konusu otoritenin İsrail’in güvenliğini koruması taahhüdüne bağlı. (Abdulbari Fayyad / Londra Merkezli El Arab Gazetesi)
‘İsrail’in yanlış hesapları’
İsrail direnişi yok etmek için Gazze’ye girdi ancak direniş onu durdurarak askeri gücünü parçaladı ve onu derin bir siyasi bataklığa sürükledi. Sadece bu da değil, Filistin halkının direnişi ve dünya gençlerinin dayanışması İsrail’i dünyada dışlanmış bir devlet haline getirdi. Geçtiğimiz birkaç hafta içinde Uluslararası Ceza Mahkemesi, İsrail başbakanı ve savunma bakanı için tutuklama emri çıkardı. Uluslararası Adalet Divanı, Refah’taki askeri operasyonların durdurulmasına ve buraya insani yardımın girmesine dair bir karar yayınladı. Daha sonra bir grup Avrupa ülkesi hızla Filistin Devleti’ni tanıdığını duyurdu. Aralarında Hollanda ve Kanada’nın da bulunduğu bazı ülkeler, Tel Aviv’e silah ihracatını durdurma kararı aldı. Filistin halkının kararlılığı ve Filistin halkının hayalini gerçekleştirmek için direnişin ortaya koyduğu tecrübe olmasaydı tüm bunlar gerçekleşemezdi.
Gazze, İsrail’in askeri gücünü hayalete dönüştürmeyi başardı. Yine Gazze’nin direnişi, İsrail’in şehirleri yerle bir etmesinin ve halkı açlıkla ve kurşunla öldürmesinin onun gücüne değil güçsüzlüğüne işaret ettiğini ortaya koydu.
İsrail savaş makinesinin liderleri, Gazze Şeridi’ndeki şehirleri yok etmenin ve orada yaşayanları öldürmenin ya da onları yerlerinden etmekle direniş gruplarının doğal yaşam alanını yok edebileceğini zannetti. Tıpkı çevresinden akan su kuruduğunda balıkların başına gelen gibi. Ancak bütün bu kuşatma, yıkım ve öldürmelere rağmen, Filistin direnişi mucizeler yaratabileceğini kanıtladı.’ (İbrahim Navvar / Kuds El Arabi Gazetesi)
‘Gazze’ye yönelik üç boyutlu savaş’
7 Ekim 2023’te Hamas ve İsrail arasında çatışmalar başladığında, askeri analistlerin hiçbiri meselenin birkaç haftadan fazla süreceğini beklemiyordu. Gelinen noktada savaşın sekizinci ayındayız ve çatışmalar halen devam ediyor. Meseleye yakından baktığımızda, Gazze topraklarının şahit olduğu savaş tek bir savaş değil. Aksine Gazze’nin üç farklı savaşla karşı karşıya olduğunu görüyoruz.
Birincisi, İsrail güçleri ile kararlı Hamas güçleri arasında devam eden geleneksel savaştır. İkincisi ise İsrail’in esas olarak bütün Filistin halkına karşı yürüttüğü psikolojik savaştır. Bu psikolojik savaşla İsrail, bütün uluslararası kamuoyunu, zaferin kesin İsrail’e ait olduğuna ikna etmeye çalışıyor.
Üçüncüsü ise ise Filistin halkına yönelik bir soykırım savaşıdır ve bugüne kadar çoğu kadın ve çocuk olmak üzere 35.000’den fazla kişinin şehit olduğu savaştır. Bunun yanı sıra 75 bin kişi yaralandı ve Gazze’nin bütün altyapısı yıkıldı ve Gazze bir savaş enkazına dönüştü. (Semir Farac / Mısır Al Youm Gazetesi)
(DIŞ HABERLER SERVİSİ)