‘Barış köprüsü kurduğumuzu hissediyorum’
5 mins read

‘Barış köprüsü kurduğumuzu hissediyorum’

Efnan Atmaca – Son dört sezonun en çok ses getiren oyunlarından biri “Gomidas”. Ahmet Sami Özbudak’ın maharetli kaleminden çıkan oyun yine onun yönetmenliğinde Osmanlı döneminde yaşamış, Ermeni, Osmanlı ve dünya kültüründe kuvvetli bir iz bırakmış büyük bir sanatçı; müzisyen ve müzik araştırmacısı Gomidas’ın hayat hikâyesini konu alıyor. Bu tek kişilik oyunda Fehmi Karaarslan performansıyla övgü topluyor. Gomidas ile son yıllarını geçirdiği akıl hastanesinde buluşan seyirci, sanatçının zihnindeki hayali koyunun peşinde Kütahya’dan Eçmiyadzin’e, oradan da Berlin, Paris ve İstanbul’a yolculuğa çıkıyor. Bu yolculuk şimdi de Avignon Festivali’ne uzanıyor. Yiğit Bener ve Serra Yılmaz’ın Fransızca’ya çevirdiği “Gomidas”ı Fehmi Karaarslan 22 gece üst üste sahneleyecek. 29 Temmuz’da başlayacak festival öncesi Karaarslan ile Gomidas’ın yolculuğunu konuştuk.

– Öncelikle tebrik ederim. “Gomidas”ı Fransızca oynadınız. Şimdi de uluslararası çok önemli bir festival olan Avignon’da performans göstereceksiniz. Onun sesini giderek daha da duyulur hâle getirmek ne ifade ediyor sizin için?

Teşekkür ediyorum. Benim için iki önemli karşılığı var bu projenin. Birincisi; sessizliğe bürünmüş, ötekileştirilmiş, dışlanmış, yalnızlığa itilmiş ve bakıp göremediklerimizin hayatıyla empati kurmamızı sağlıyor. İkincisi ise politik nedenlerle iki kardeş kültürün birbirine düşman edilmesi beni çok üzüyor ve yaralarımız üzerinden birbirimizi daha iyi anlayacağımızı düşünüyorum. Bir barış köprüsü kurduğumuzu hissediyorum.

– Fransızca eğitim aldığınızı biliyoruz ama yine de ana dilinizden farklı bir dilde canlı canlı oynamak nasıl bir duygu? Dile göre Gomidas da değişiyor mu?

Tabii ki, farklı dilde oynamak farklı duyguları ve farklı bakış açılarını beraberinde getiriyor. Bu bağlamda ana dilimde yani Türkçe Gomidas’ı oynamak farklı duyguları çağrıştırırken Fransızca oynarken özellikle dilin şiirselliği ve Fransızcanın ezgisi başka yaratıcı dünyaların kapısını açıyor. Bu bağlamda yeni bir Gomidas karakteri oluşuyor aslında her iki dilde de. Türkçe Gomidas’ı daha melankolik, Fransızca Gomidas’ı ise daha şiirsel olarak tanımlayabilirim…

– Günümüzde yine en önemli sorunlardan biri azınlıklar, göç, mülteciler… Gomidas’ın hikâyesine bakarken politik, sosyal ve kültürel etkenlerle oluşmuş düşmanlıkların nelere mal olduğunu görüyoruz. Onun gibi ince ruhlar solmasın diye nasıl durdururuz bu düşmanlıkları?

Esas olan, öteki olarak adlandırılan nesneyi özneye çevirmektir. Yani onu bütünüyle anlamak, aldığı kararları, duruşunu, olaylara verdiği tepkileri empati düzeyinde kavramak gerekiyor. Bunu sağlayacak en büyük gücün sanat olduğunu düşünüyorum. Gomidas özelinde onlarca örnek yaşadım; örneğin, çok büyük önyargılarla Yerevan’da bizi izleyen Ermeni topluluğundan üyeler, oyun sonrası ağlayarak sarıldılar bana. Aynı şekilde Türkiye’de bu meseleye acaba politik bir amaç mı güdüyoruz diye bakıp izleyen insanlar, oyun sonrasında fikirlerini değiştirirler ve bu naif Gomidas ile büyük empati kurdular. Sanırım sorunuza da verebileceğim tek cevap sanatın birleştirici gücü olacaktır.

Kalbinin sesini dinlemeye devam…

– Gomidas çok güçlü bir karakter ve yaşadıkları çok sert… Size neler öğretti onun yaşadıkları. Nasıl bir tecrübe oldu Gomidas’ı canlandırmak?

Onun yaşadığı çocukluk travmaları, rahipken başına gelenler, şehirden şehire sürüklenmesi ve en son başına gelenler büyük bir dâhinin yaşadığı çaresizliği derinden hissetmemizi sağlıyor. Ben de bir birey olarak ve aynı zamanda sanatçı olarak her şeye rağmen pes etmemeyi, inandığın yolda yürümeyi ve bedel ödeme pahasına kalbinin sesini dinlemeye devam etmek gerektiğini öğrendim.

– Oyun sahneleniş biçimiyle disiplinlerarası bir yolu tercih ediyor. Sahnede size kalabalık bir koro eşlik ediyor. Bu nasıl bir deneyim yaratıyor?

Koronun mevcudiyeti, Yunan tragedyaları veya kutsal bir ayinin parçası gibi oyunun bütünselliğinde çok önemli bir yere sahip. Bu bağlamda bir ritüelin içindeymişim hissiyle sahnede var olma şansım oldu. Çoğunlukla oyunu kilisede oynamak, mekân-seyirci-oyuncu-koro ilişkisini deneysel bir sahneleme dili olarak ortaya çıkarmış oldu.

– Son olarak Gomidas 18 yıl susmayı tercih etmişti. Dört sezondur sesini doğduğu topraklarda duymayan kalmadı. Şimdi de uluslararası düzeyde haykırıyor. Bir hak teslimi ya da ilahi adalet diyebilir miyiz?

Küçücük bir fısıltı bile bir gün çığlığa dönüşebilir. İster adalet, ister hak teslimi veya karma diyelim, eninde sonunda mutlaka hakikat yüzünü bize gösterir…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir